Sabah otelimizde alacağımız kahvaltı sonrası, Medeniyetin Doğuşu Turumuza ÇATALHÖYÜK’den başlıyoruz.
Bugün önemli bir gün; Bugün Tarihte ilk yerleşik hayata geçiş yaşayacağız.ilk ekimi yapacak hasat toplayacağız.
bunun içinde İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden Çatalhöyük Neolitik Kentine gidiyoruz, burayı önce rehberimiz ile birlikte tanıyoruz.
ÇATALHÖYÜK : 1958 yılında J. Mellaart tarafından keşfedilmiş, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan araştırmalar neticesinde, 13 yapı katı açığa çıkarılmıştır.
İlk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Bina yapımında kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır.
Çatalhöyük'te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taş, pişmiş toprak, baltalar, sığ tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrıçası motifleri ile süs eşyası olarak kullanılan bilezik ve kolyelerdir. Pişmiş topraktan iri taneli hamura sahip, çarksız siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuştur.
Daha sonra Meke Krater Gölüne gidiyoruz, Konya'nın Karapınar ilçesinde, sönmüş bir volkan kraterinin gaz patlaması sonucu suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan gölün,birincil krater çukurunun uzunluğu 800 metre, genişliği 500 metredir. burada vereceğimiz molanın ardından geri dönüş yolumuzda öğle yemeği için sürpriz yemeklerin tadına bakacağız.
Bugün özel olarak köylerde özel mekanlarda hamurdan yapılan ve ateşte sac üzerinde pişirilen özel SAÇ BÖREĞİ yapımını izleyip tadına bakacağız.
Ayrıca yine bölgeye özgü kayıtlara dayalı ilk buluş olan yiyeceklerden buğday mercimekten oluşan menü ile öğle yemeğini yapıyoruz.
Dibekte Haşlanmış Buğdayı dövüyor ve bu buğdaydan Buğday Çorbası- Keşkek yapıyoruz..
yine yöreye ait- Pekmezli Pancar tatlı olarak menümüze dahil oluyor.
Medeniyetin Doğuşu turumuzda Hiristiyanlığın önemli merkezlerinden Kilistra-Lystra yolculuğumuza başlıyoruz.
Kilistra, Lystra
Helenistik ve Roma dönemlerinde yoğun yerleşime sahne olan ve Erken Hristiyanlık döneminde hızla büyüyen Kilistra (MS VI.-XIII. yüzyıl) zamanla Kapadokya benzeri bir mimarî dokuya kavuşmuştur.
Kilistra antik kenti, tarihî Kral Yolu (Via Sebaste) üzerinde yer alır. Stratejik öneme sahip olan Lystra, Roma İmparatorluğu'nun güney uçlarında İmparator Augustus tarafından askerî koloni yapılan beş merkezden biridir. Aynı dönemde Anadolu'yu gezen (MS 49-56) Aziz Paulus ve Barnabas’ın yeni vaz’ ettikleri dine Lystra halkının çoğunluğu katılmıştır.
Haberci Paulus'un Barnabas ile geldiği ilk gezisinde Konya'da yaptığı ilk vaazında konuşma yaptığı sinegogun karşısındaki evin penceresinde kendisini dinleyen güzel Theakla, bekâretini koruması, kutsal yola kendisini adaması, bu uğurda Romalılardan işkence görmesi, ölüme mahkûm edilmesi nedeniyle kutsanmış ve Azîze makamına erişmiştir.
Azîze Theakla'nın yanı sıra Lystra'da (Hatunsaray) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu olan Timoteos, Paulus'un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus için, Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap etmektedir. Selânik'e, Makedonya'ya ve Korint'e de görevli gönderilen ve “imanda öz oğlum”, “sevgili oğlum”, “kardeşimiz” dediği Timoteos’un örnek kişiliği, öğüt vericiliği yanında sorunları çözmede bulduğu pratik çözümlerden de bahsedilmiştir.
Kilistra, Aziz Paulus’un yaşamında önemli bir yer olması ve mimari açıdan kiliseler, şapeller, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi değerli örnekleriyle ön plana çıkmaktadır.
Kilistra Turumuzun ardından yine Konya Bölgesindeki en önemli Hiristiyanlık merkezlerinden birisi olan Sille köyüne doğru ilerliyoruz.
Sille Köyünde göreceğimiz yerlerin başında Aya elana Kilisesi Bulunuyor, Aya Elena Kilisesi: Bizans (Doğu Roma) İmparatoru Konstantinus’un annesi tarafından 327 yılında yapılan kilise ismini de imparatorun annesi Helena’dan almıştır. Rivayetlere göre Helena, Kudüs’e giderken burada konaklamış ve buraya bir kilise yapılmasını emretmiştir. Kilise geçirdiği uzun süre içinde birkaç defa onarımdan geçmiştir. Üzerindeki kitabede belirtildiği gibi son onarımı ise 1833 yılında yapılmıştır.
Bugün müze olarak hizmet veren kilisenin yapımından Sille taşları kullanılmıştır. Avlusundaki mağaralar ise oda olarak kullanılmıştır. Aya Elena Kilisesi giriş ücreti bulunmamaktadır ve cuma günleri dışında hizmet vermektedir.
Buradan yürüyerek köyün iç kısımlarına ilerliyoruz, sağımızda kalacak Sille Mağaralarına tırmandıktan sonra buranın mazisini rehberimizden dinliyoruz.
SİLLE MAĞARALARI: Buradaki mağaraların 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. İlçedeki mağaraların yaklaşık olarak 40 adet olduğu belirtilmektedir. Mağaraların oyulması yoluyla yapılan manastır da erken dönem Hristiyanlık eserlerinden biri olarak kabul görür.
Köyün içerisinde vereceğimiz molanın ardından köy meydanında serbest zaman ve cafelerde dinleniyor ve tarihi havayı teneffüs ediyoruz.
Köyün içerisinde vereceğimiz molanın ardından, aracımızla Semt Pazarına gidiyoruz, Türkiye’de pazarlar Günün sonunda biraz daha ekonomik fiyatlarda olurlar, satılmamış ürünlerin satılması, depolara gitmemesi amaç edinilir, Akşam yemeğimiz için Rehberimizin bildireceği Malzemeleri alıyoruz. Akşam yemeğimiz sonrasında ise Ülkemize götürmek için yapacağımız Turşular için Malzeme ve Şişe alımlarını yapıyoruz.
Alışveriş sonrası dinlenme ve akşam yemeğimiz için hazırlık yapıyoruz. Bugün akşam yemeğinde Konya’nın vazgeçilmez et yemeklerinden FURUN KEBABI tadacağız. Ve yöresel tatlılardan vazgeçilmezimiz Saç Arası.
Tandır Çorbası
FURUN KEBABI
Saç arası.
Akşam yemeğimizin ardından Köy evimize dönüyoruz, yaptığımız alışverişimizle kendi özel turşularını misafirlerimiz atelyemizde kendileri yapacaklar.
Turşularımızı bitirdikten sonra onları da yanımıza alarak otelimize konaklama için dönüyoruz.